HER ŞEY EKİPLE BAŞLAR

Eğer bugün şirketinizi, işlerinizi, kazancınızı büyütmek istiyorsanız artık desteğe ihtiyaç duyabilirsiniz. Başarılı olmak için sanırım çoğumuz başarısız olma riskine de katlanıyoruz. Başarı/ başarısızlık. Her ikisini de belirleyecek olan ‘ekibinizdir’.

Bugün yaptığınız işlerde ulaşmak istediğiniz hedef veya pazarı belirlemeniz oldukça önemlidir. Alacağınız bu kararda sizi destekleyen ekibe tabi ki ihtiyacınız yok. Ancak çalıştığı kuruma veya size karşı aidiyeti oldukça önemlidir.

Toplum yapımız gereği birçok yönetici de gelenekleri iş hayatına taşımaktadır. Günümüzde korku kültürü üzerine inşa edilmiş hiyerarşiler yavaş yavaş etkisini yitirmektedir. Çünkü yapılan araştırmalar korku ile başlayan eylem ve davranışların belirli zaman sonra ilişki ve iletişimi bozduğunu göstermiştir. Çalışanlar işten çıkarılma, terfi alamamak, departman değişimi vb. gibi düşüncelerle boğuşurken gerçek potansiyelinden uzaklaşarak endişe, korku ile yapmaması gereken hataları yapabileceği gibi, kuruma da uzun vadede zarar vermektedir. Aslında olması gereken aidiyet duygusunu güçlendirmek ve daha da önemlisi yaşatabilmektir. Her iki durumda da istediğiniz ‘itibar’ konusunda karar vermekten bahsediyorum.

Danışmanlık faaliyetlerini yürüttüğüm şirketlerde en çok karşılaştığım kurum veya kurum yöneticilerinin kendilerine belirlediği hedeflerden çalışanların haberdar olmaması. Çalışanlar haftalık 45 saat çalışma hedefine ek olarak belki de bir üretim/satış hedefini gerçekleştirmenin dışında kurumu ile ortak paydada buluşamamaktadır. Benden en çok istenen hizmetin ‘performans koçluğu’ olması kurum hedeflerinin gündemi kapladığını doğrulamaktadır.

Belirlediğiniz veya belirleyeceğiniz büyüme hedefleriniz için ekipleriniz ile düzenli olarak bir araya gelerek konuşma ve değerlendirme toplantıları düzenlemelisiniz. Her ne kadar çalışmalarınızı iyi yönettiğinize inanıyor olsanız da yaptığı işlerin kuruma faydasını bilmeyen ve sonuçlarına inanmayan çalışanlar; kendine de bir faydası olmayacağını düşünerek hedefler için mücadele etmeyecektir. Çünkü ne yönetime ne de hedeflere bağlılığı olmayacaktır.

İş dünyası o kadar hızlı ilerliyor ki, bu değişime ayak uydurabilen işletmeler güçlenerek ayakta durmaktadır. Duygusal ve yapay zekâ, endüstri, teknoloji gibi kavramların sürekli kabuk değiştirmesine karşılık ülkemizde ise yukarıda bahsettiğim gibi birçok işletme yönetim yapısını değiştirmekte direnç göstermektedir. Usta-çırak hiyerarşisi gibi yeni çalışanlara iş ve görev devrinden vazgeçemiyorlar. Öyle ki üst ve orta düzey yöneticilerin değişimleri de maalesef istifa, terfi ve emeklilik dışında çok az gerçekleşmektedir. Oysa yöneticiler görevinde başarılı veya başarısız da olsa belirli dönemlerde ekibiniz içinden diğer çalışanlara da yükselebilme fırsatı vermelisiniz.

Sahibi olduğunuz veya yönettiğiniz işlerde verimliliği merak ediyorsanız çalışanlarınızın bireysel verimlerine göz atmalısınız. Belki bugün yaptığınız işte profesyonel ve uzman gibi unvanlarınız ile birçok başarılı projelerde imzanız var. Ancak günümüzde çalışanların sorunlarını anlamadan, onların etkili çalışıp, hedeflere ulaşmasını sağlayamıyorsanız bu konuda farkındalıklara ihtiyacınız var olabilir. Bugün büyük şirketlerin hikâyelerine baktığımızda (Google, Microsoft vb.) aradıkları çalışanlarını akıllı ve girişimciliği yüksek başvurulardan seçerken, lider ve yöneticilik unvanları içinde akıllı çalışanları yönetebilecek olanları seçmektedir. Çalışanlardan rahatsız olmak yerine, nasıl daha iyi performans alabilirim vizyonuna erişmek akılcıdır.

Akıllı, her konuda konuşabilen, problemlerle baş edebilen ve azimli ama zaman zaman kontrol etmekte zorlandığınız bir çocuğunuz olduğunu düşünmenizi istiyorum. Böyle bir çocuk istemiyorum, başka bir çocuk olsun diyen kaç ebeveyn çıkar?

Peki, bu tarife uyan çalışanlardan, ekipten memnun olmayan kaç yönetici var?

Sevdiğim bir sözü paylaşmak isterim;

Hızlı gitmek istiyorsan yalnız git, uzağa gitmek istiyorsan birlikte git.

Sevgilerimle,

Leave a Comment

Your email address will not be published.